ALİ KEMAL İPEK (Yeşil Sol Parti’den Mv. Aday Adayı)

Siyaset (marmaracagdas.com) - http://marmaracagdas.com | 06.04.2023 - 23:40, Güncelleme: 06.04.2023 - 23:55 4664+ kez okundu.
 

ALİ KEMAL İPEK (Yeşil Sol Parti’den Mv. Aday Adayı)

46 yıldır, halkların eşitliği ve kardeşliği için, insanca bir yaşam ve çevre için, her türden zulme ve sömürüye karşı sokaklarda sesimizi yükseltiyor.
Trabzonlu bir ailenin çocuğu olarak 1961’de Trabzon’da doğdum. 46 yıldır da İstanbul Maltepe’de yaşıyorum. Lise yıllarımdan beri her türlü toplumsal mücadelenin içinde yer aldım. Bunun sonucu 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 1982-1989 yılları arasında hapisanede kaldım. Çıktıktan sonra da her tür haksızlık ve hukuksuzluğa karşı mücadeleme devam ettim. Bu dönemde çevre ve ekoloji alanında da bilinç oluşturarak bu alanda da mücadeleye aktif katılım sağladım. Bölgenin en önemli iktisadi ve yaşam alanı olan Cevizli Tekel fabrikasının kapatılması sonrası 2009 yılında fabrika alanının ve yaşam alanlarının o dönem Davutoğlu’nun kurucusu olduğu Şehir Üniversitesine peşkeş çekilmesi üzerine kurduğumuz Cevizli Tekel dayanışması ile uzun süreli bir mücadele yürüttük, bu mücadeleyi değişik biçimlerde hala da sürdürmekteyiz. 2012 yılında, tam bir ekolojik yıkım projesi olan Maltepe sahil dolgu alanına karşı Çevre ve Yaşam Platformu kurarak kitlesel bir mücadele yürüttük, merkezi hükümet ve belediyelerin ortaklaşa tutumlarına karşı uzun süreli çabalarımız oldu, önlemede başarılı olamasak da, çevre bilinci oluşturma da bir iz bıraktık. Yine 2017’de Küçükyalı karayolları arazisinin rant projesine peşkeşine uzun ve kitlesel protestolarımız oldu. Gezi eylemlerine Maltepe Çevre ve Yaşam platformu olarak kitlesel katılımlarımız oldu, bu süreçte düzenlediğimiz sürekli forumlarla, Maltepe Forumu kurumsallaştı ve hala haftalık toplantılarla süren ülkenin en uzun süreli forumunu oluşturduk. Yine bunun kolaylaştırıcılığı ile pandemide hızlı ve etkin bir biçimde Maltepe Dayanışma Ağı’nı oluşturduk. Bölgemizde Barış Manço parkı başta olmak üzere nefes alanlarımız olan yerel parklarımızın ranta açılmasına karşı halkın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz eylemlerle bunlara engel olduk. Zümrütevler ormanı,  Aydos ormanlarının yapılaşmaya açılmasını gündeme taşıyarak yine yerel halkla protestolar gerçekleştirdik. Haydarpaşa dayanışmasında, Validebağ direnişinde de aktif olarak yer aldım. Yine İkizdere ve Kazdağları eylemlerinde yer almaya çalıştım. Şu an bölgemizdeki en önemli ve büyük yeşil alan olarak bulunan eski askeri alan olan Baransel kışlasının yapılaşmaya açılmasına karşı etkin bir kampanya yürütmeye çalışıyoruz. Bütün bu ve benzeri süreçlerimizde ekolojik ve çevre sorunlarının çözümünün yerel mücadele olduğu kadar, bunların ülke ve  giderek de dünya çapında bütünleşik bir mücadele gerektirdiği bilincine varıyoruz. Milletvekili olmak sadece benim isteğimle olmadı, özellikle yereldeki her tür mücadelede yer almam ve genelde de bunlarda sözcülüğünü yapmam dolayısıyla yerel güçlerin de talebiyle oluştu. Çünkü burada oluşturduğumuz kültür ve anlayış, vekillik vasfının, yerellerin öne çıkardığı ve gerçek anlamda yerellerin sesini ve taleplerini öne çıkardığı, yerellerce denetlenebilen bir vekillik anlayışıdır. Bu anlamda milletvekili olmak, yerel direnişlerden kopuşu değil, bu direnişlerin bir parçası olarak yerelin sesini daha gür ve daha kuvvetli, daha duyulur ve etkili hale getirmek içindir. Hayatımı ve kişiliğimi oluşturan bu bölge benim zaten neredeyse her şeyim olarak, bölge sorunlarının çözümlerinin  büyük bölümünün merkezi düzeyde halledilebilir olduğunun da bilincindeyim, bu açıdan vekillik çözüm yollarını buralara da taşımanın bir aracı olacaktır. En basitinden, üzerinde insanca yaşayabileceğimiz bir dünya, doğa olmayacaksa, yarına, geleceğe dönük hiçbir projemizin de anlamı ve gerçekliği olmayacaktır. O bakımdan insanca bir yaşam inşa edebileceğimiz bir doğayı bugün korumak ve her halükarda var etmek zorundayız. Bir Amerikan yerlisinin dediği gibi, “bize bu dünya atalarımızdan miras kalmadı, biz onu torunlarımızda ödünç aldık” ve bunu daha iyi bir biçimde onlara teslim etmek zorundayız. Bu açıdan doğaya karşı suçların önlenmesi ve cezalandırılması için bir “ekokırım yasası”na ihtiyaç vardır. Güncel olarak da başlatılan “topraktan doğuyoruz kampanyası” deprem bölgesinde yaşamın sağlıklı sürdürülebilmesi açısında çok anlamlı ve desteklediğim bir girişimdir. Ekoloji mücadelesi ile emek mücadelesinin birbiriyle kopmaz bağlarla bağlı olduğu bilinciyle, birlikte mutlaka kazanacağız diyorum. Ali Kemal İpek Yeşil Sol Parti İstanbul 1. Bölge Aday Adayı  
46 yıldır, halkların eşitliği ve kardeşliği için, insanca bir yaşam ve çevre için, her türden zulme ve sömürüye karşı sokaklarda sesimizi yükseltiyor.

Trabzonlu bir ailenin çocuğu olarak 1961’de Trabzon’da doğdum. 46 yıldır da İstanbul Maltepe’de yaşıyorum. Lise yıllarımdan beri her türlü toplumsal mücadelenin içinde yer aldım. Bunun sonucu 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 1982-1989 yılları arasında hapisanede kaldım.

Çıktıktan sonra da her tür haksızlık ve hukuksuzluğa karşı mücadeleme devam ettim. Bu dönemde çevre ve ekoloji alanında da bilinç oluşturarak bu alanda da mücadeleye aktif katılım sağladım.

Bölgenin en önemli iktisadi ve yaşam alanı olan Cevizli Tekel fabrikasının kapatılması sonrası 2009 yılında fabrika alanının ve yaşam alanlarının o dönem Davutoğlu’nun kurucusu olduğu Şehir Üniversitesine peşkeş çekilmesi üzerine kurduğumuz Cevizli Tekel dayanışması ile uzun süreli bir mücadele yürüttük, bu mücadeleyi değişik biçimlerde hala da sürdürmekteyiz.

2012 yılında, tam bir ekolojik yıkım projesi olan Maltepe sahil dolgu alanına karşı Çevre ve Yaşam Platformu kurarak kitlesel bir mücadele yürüttük, merkezi hükümet ve belediyelerin ortaklaşa tutumlarına karşı uzun süreli çabalarımız oldu, önlemede başarılı olamasak da, çevre bilinci oluşturma da bir iz bıraktık.

Yine 2017’de Küçükyalı karayolları arazisinin rant projesine peşkeşine uzun ve kitlesel protestolarımız oldu.

Gezi eylemlerine Maltepe Çevre ve Yaşam platformu olarak kitlesel katılımlarımız oldu, bu süreçte düzenlediğimiz sürekli forumlarla, Maltepe Forumu kurumsallaştı ve hala haftalık toplantılarla süren ülkenin en uzun süreli forumunu oluşturduk. Yine bunun kolaylaştırıcılığı ile pandemide hızlı ve etkin bir biçimde Maltepe Dayanışma Ağı’nı oluşturduk.

Bölgemizde Barış Manço parkı başta olmak üzere nefes alanlarımız olan yerel parklarımızın ranta açılmasına karşı halkın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz eylemlerle bunlara engel olduk.

Zümrütevler ormanı,  Aydos ormanlarının yapılaşmaya açılmasını gündeme taşıyarak yine yerel halkla protestolar gerçekleştirdik.

Haydarpaşa dayanışmasında, Validebağ direnişinde de aktif olarak yer aldım. Yine İkizdere ve Kazdağları eylemlerinde yer almaya çalıştım.

Şu an bölgemizdeki en önemli ve büyük yeşil alan olarak bulunan eski askeri alan olan Baransel kışlasının yapılaşmaya açılmasına karşı etkin bir kampanya yürütmeye çalışıyoruz.

Bütün bu ve benzeri süreçlerimizde ekolojik ve çevre sorunlarının çözümünün yerel mücadele olduğu kadar, bunların ülke ve  giderek de dünya çapında bütünleşik bir mücadele gerektirdiği bilincine varıyoruz.

Milletvekili olmak sadece benim isteğimle olmadı, özellikle yereldeki her tür mücadelede yer almam ve genelde de bunlarda sözcülüğünü yapmam dolayısıyla yerel güçlerin de talebiyle oluştu. Çünkü burada oluşturduğumuz kültür ve anlayış, vekillik vasfının, yerellerin öne çıkardığı ve gerçek anlamda yerellerin sesini ve taleplerini öne çıkardığı, yerellerce denetlenebilen bir vekillik anlayışıdır.

Bu anlamda milletvekili olmak, yerel direnişlerden kopuşu değil, bu direnişlerin bir parçası olarak yerelin sesini daha gür ve daha kuvvetli, daha duyulur ve etkili hale getirmek içindir. Hayatımı ve kişiliğimi oluşturan bu bölge benim zaten neredeyse her şeyim olarak, bölge sorunlarının çözümlerinin  büyük bölümünün merkezi düzeyde halledilebilir olduğunun da bilincindeyim, bu açıdan vekillik çözüm yollarını buralara da taşımanın bir aracı olacaktır.

En basitinden, üzerinde insanca yaşayabileceğimiz bir dünya, doğa olmayacaksa, yarına, geleceğe dönük hiçbir projemizin de anlamı ve gerçekliği olmayacaktır. O bakımdan insanca bir yaşam inşa edebileceğimiz bir doğayı bugün korumak ve her halükarda var etmek zorundayız. Bir Amerikan yerlisinin dediği gibi, “bize bu dünya atalarımızdan miras kalmadı, biz onu torunlarımızda ödünç aldık” ve bunu daha iyi bir biçimde onlara teslim etmek zorundayız. Bu açıdan doğaya karşı suçların önlenmesi ve cezalandırılması için bir “ekokırım yasası”na ihtiyaç vardır. Güncel olarak da başlatılan “topraktan doğuyoruz kampanyası” deprem bölgesinde yaşamın sağlıklı sürdürülebilmesi açısında çok anlamlı ve desteklediğim bir girişimdir.

Ekoloji mücadelesi ile emek mücadelesinin birbiriyle kopmaz bağlarla bağlı olduğu bilinciyle, birlikte mutlaka kazanacağız diyorum.

Ali Kemal İpek

Yeşil Sol Parti

İstanbul 1. Bölge Aday Adayı

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve marmaracagdas.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
.com/890.js">

deneme bonusu veren siteler 2023 bahis siteleri deneme bonusu veren siteler

siyahbet