MESEM’de, tarlada, sokakta, sanayide, inşaatta… Son on bir yılda en az 695 çocuk işçi hayatını kaybetti
MESEM’de, tarlada, sokakta, sanayide, inşaatta… Son on bir yılda en az 695 çocuk işçi hayatını kaybetti
Raporumuzu, 2023-2024 yılında Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) kapsamında çalışırken kaybettiğimiz yedi çocuğumuz (17 yaşındaki inşaat işçisi Alperen Enes Ural, 17 yaşındaki inşaat işçisi Murat Can Eryılmaz, 15 yaşındaki mobilya işçisi Erol Can Yavuz, 14 yaşındaki metal işçisi Arda Tonbul, 17 yaşındaki Ömer Çakar, 16 yaşındaki Zekai Dikici ve 17 yaşındaki Ulaş Dumlu) şahsında tüm kaybettiğimiz çocuk işçilere adıyoruz…
Yarın 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü… Çocuklarımızın okuması, oynaması, gezmesi, ruhsal ve fiziksel gelişimlerini tamamlaması, sağlıklı ve güvenli yaşaması gerekirken son dönemde derinleşen yoksulluk temelinde (özellikle devlet eliyle de) hızla işçileştiriliyorlar. Bunun sonucu olarak her yıl en az 60-70 çocuk işçiyi iş cinayetlerinde kaybediyoruz; binlerce yaralanma, uzuv kaybı, ruhsal ve fiziksel gelişime vurulan darbeler gözükmüyor bile…
MESEM: Devlet eliyle çocukların işçileştirilmesi
2006 yılında Türkiye’nin en büyük tekeli Koç Holding ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) işbirliğiyle, “meslek lisesi memleket meselesi” sloganıyla tohumları atılan MESEM programı, sadece AKP iktidarıyla sınırlandırılamayacak çok katmanlı bir sermaye projesidir. Her sermaye projesinde olduğu üzere MESEM’lere de ekonomik ve ideolojik hegemonyayı tamamlamaya dönük asli roller tanımlanmıştır.
MESEM, emek piyasasını uzun vadeli biçimlendirmenin araçlarından birisidir. Düşük ücretlerin ve uzun çalışma sürelerinin hakim olduğu emek yoğun sektörleri ayakta tutmaya hizmet eden MESEM programları, öğrenci-işçi konsepti eşliğinde ekonomik üretim birimi haline gelmiştir. Nisan 2023 tarihi itibarıyla mesleki teknik eğitim çerçevesinde döner sermaye kapsamındaki üretim gelirleri 2 milyar liraya yükselirken, bu gelirden öğrenci ve öğretmenlere düşen pay sadece 300 milyon liradır. Üretim gelirinin geçtiğimiz yılsonu itibarıyla 3,5 milyar liraya yükseldiği tahmin ediliyor.
MESEM’ler sermayenin ucuz emek rezervlerini doldurmanın dışında doğrudan patronlara finansman desteğinin de bir aracıdır. 2024 yılında bedavaya çalıştırılan öğrenci-işçiler için patronlara 1 milyar 698 milyon TL ödenirken, son üç yılda MESEM programlarına aktarılan kamu kaynağı 15 milyar liraya yaklaştı. Öte yandan, 6111 ve 7103 No’lu teşvik şartlarının zorlaşması üzerine patronların yeni finansman arayışında “ustalık telafi programı” öne çıktı. 2023 yılında programa başvuran patron sayısı 1 milyonu geçti. Başvuru üzerinden hesaplandığında aylık ödeme yaklaşık 4,2 milyar lirayı bulmaktadır.
MESEM aracılığıyla ortaokulu bitiren öğrencileri örgün eğitimden kopararak haftanın (resmi olarak) dört günü bedava işgücü olarak patronların sömürüsüne sunan MEB şimdi de yaz döneminde “beceri geliştirme programı” adı altında 7. ve 8. sınıftan itibaren tüm öğrencilerin katılabileceği “zanaat atölyeleri” açıyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum, Konya, Mersin, Rize, Samsun, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere 10 şehirde 196 okulda başlatılacak pilot uygulamayla mesleki eğitim yaşı (12-13 yaşa) düşürülüyor.
Devlet eliyle işçileştirilmenin hayata geçirildiği bu süreçte doğal olarak maddi durumu kötü olan ailelerden çocuklar MESEM tercihinde (zorunluluğunda) bulundu. Böylece bir yandan okuyup diğer yandan çalışıp diploma, kalfalık ve ustalık belgesi alma imkanları olacaktı. Ancak bu çocuklara sunulan gelecek organize sanayi bölgelerinde, gıda, metal, kimya gibi sektörlerde ara eleman olma ya da hizmet sektörü çalışanı olmak. Çocuklarımız sağlıklarını, çocukluklarını ve gençliklerini işyerlerinde bırakacaklar…
Yüzde 91’ini ulusal basından; yüzde 9’unu ise çocuk işçilerin aileleri ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla;
2013 yılında en az 59 çocuk işçi, 2014 yılında en az 54 çocuk işçi, 2015 yılında en az 63 çocuk işçi, 2016 yılında en az 56 çocuk işçi, 2017 yılında en az 60 çocuk işçi, 2018 yılında en az 67 çocuk işçi, 2019 yılında en az 67 çocuk işçi, 2020 yılında en az 67 çocuk işçi, 2021 yılında en az 62 çocuk işçi, 2022 yılında en az 62 çocuk işçi, 2023 yılında en az 54 çocuk işçi ve 2024 yılının ilk beş ayında en az 24 çocuk işçi olmak üzere; 2013-2024 yılları döneminde “en az” 695 çocuk işçi hayatını kaybetti…
• “En az” vurgusu yapmamızın bir nedeni bilmediğimiz çocuk işçi ölümlerinin olmasıdır. Diğer nedeni ise kimlik bilgilerine ulaşamadığımız için basında yer alan “18 yaşında”ki işçi ölümlerini çocuk işçiler kapsamına almamamızdır. Zira bu yaşa dair işçi ölümlerini “18 yaşını tamamlamış” olarak algılıyoruz. Ulusal ve yerel basına 18 yaşında olarak yansıyan ancak yaşını doldurmayan “çocuk işçiler” var mıdır? Evet, vardır. “Kayıtlarımıza bakarsak on bir yıl için tek tek yaş bilgilerinin teyit edilmesi gereken ‘18 yaş’ olarak kaydettiğimiz 188 işçi demek bu...”
“Çocuk işçi” kavramı üzerine
Yasalarda belirtilen “Çocuk işçi: 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişidir.” ve “Genç işçi: 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişidir.” tanımlarını güncel olarak ve uzun vadede istisnalar, çalışma hakları, sosyal güvenceleri gözeterek unutmuyoruz. Zira bugün “Emeklilikte Adalet” talebini yükselten 25-30 yıl evvelinin çırak ve stajyerlerinin taleplerinin temeli de buraya dayanıyor. Ancak raporumuzda tanımımızı evrensel bir sınıf değerine dayandırıyoruz: “18 yaşını doldurmayan ve (ücretli ya da kendi nam ve hesabına/ücretsiz) çalışan toplumun her üyesini “çocuk işçi”dir…
Bu noktada her zaman güncel olarak kullandığımız “çocuk işçi” kapsamını tekrar hatırlatalım: Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışanlardır, çocuk işçiler haftanın bir günü okulda dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır, çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir...
Çocuk işçiler sistematik olarak Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu oyun alanlarından koparılan çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle arızi bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür.
2013-2024 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle:
Tarım, Orman işkolunda 383 çocuk (252 işçi ve 131 çiftçi); İnşaat, Yol işkolunda 75 çocuk; Metal işkolunda 52 çocuk; Konaklama işkolunda 49 çocuk; Gıda işkolunda 24 çocuk; Ticaret işkolunda 23 çocuk; Genel İşler işkolunda 21 çocuk; Tekstil, Deri işkolunda 17 çocuk; Taşımacılık işkolunda 16 çocuk; Ağaç, Kağıt işkolunda 12 çocuk; Kimya, Lastik işkolunda 7 çocuk; Enerji işkolunda 4 çocuk; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 3 çocuk; Madencilik işkolunda 1 çocuk; İletişim işkolunda 1 çocuk; Sağlık işkolunda 1 çocuk; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 6 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…
• İstihdam dağılımına baktığımızda çocuk işçi ölümlerinin yüzde 78’ini ücretliler oluşturuyor. Geçmiş yıllarda çocuk işçilerde ücretli çalışanların oranı daha düşüktü. Ancak giderek ücretlilerin oranı artıyor. Bu durum işçileştirmenin 18 yaş altına doğru hızla genişlediğinin bir göstergesidir de.
• Sektörel dağılıma baktığımızda Çocuk işçi ölümlerinin yüzde 55’ini tarım, yüzde 20’sini sanayi, yüzde 14’ünü hizmetler ve yüzde 11’ini inşaat oluşturuyor. Her ne kadar çocuk işçi ölümlerinin yarısından fazlasını tarım sektörü oluştursa da bu oran hızla düşüyor. Sanayi, hizmetler ve inşaatlardaki çocuk ölüm oranları artıyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi özellikle MESEM’ler eliyle çocuk işçiliğin kitlesel bir biçimde şehir içine taşınması. İkincisi ise Anadolu şehirlerinde hızla boy gösteren OSGB’ler ve burada yoğun bir çocuk işçiliğin olması.
• İşkolları açısından baktığımızda ise son yıllarda dikkat çekilmesi gereken işkolu “konaklama”. Son beş yıldır (özel olarak moto kurye mesleğinin artışının yanısıra) bu işkolunda güvencesizlik temelinde yaşanan kitlesel işçileşmenin bir sonucu olarak çocuk işçi ölümleri artıyor.
2013-2024 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:
Trafik, Servis Kazası nedeniyle 193 çocuk; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 115 çocuk; Ezilme, Göçük nedeniyle 97 çocuk; Yüksekten Düşme nedeniyle 63 çocuk; Şiddet nedeniyle 58 çocuk; Elektrik Çarpması nedeniyle 44 çocuk; Yıldırım Düşmesi nedeniyle 41 çocuk; Patlama, Yanma nedeniyle 28 çocuk; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 14 çocuk; Kesilme, Kopma nedeniyle 13 çocuk; İntihar nedeniyle 10 çocuk; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 9 çocuk; Diğer nedenlerden dolayı 10 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…
• Trafik ve servis kazaları en çok çocuk işçi ölüm nedenidir. Çünkü mevsimlik tarım işçisi olan çocuklar tıka basa dolu minibüslerde, traktör kasalarında veya açık kasa kamyonetlerin yaptıkları kazalarda yollara savrulmaktalar. Buna ek olarak son dönemde zaman baskısı altında sipariş götürürken kaybettiğimiz moto kurye çocukları eklemek gerekmektedir.
• Yine önemli bir neden de boğulmalardır. Mevsimlik tarım işçisi çocuklar içme suyu veya genel kullanım için ihtiyaç olan suları derelerden ve su kanallarından sağlamaktadır. Ayrıca yazın 50 dereceyi aşan sıcaktan korunmak ve yine yıkanma ihtiyacı için girilen bu derelerde ve su kanallarında çocuklar boğulmaktadır.
• Ezilmeler metal, gıda, tekstil ve kimya işçisi çocukların sıkça karşılaştığı bir ölüm nedenidir. Ölmediklerinde de uzuv kaybı, kırılma gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Yüksekten düşmeler ise inşaat işçisi çocukların ilk sıradaki ölüm nedenidir. Bu ölüm nedenleri son dönemde MESEM’lerdeki kitlesel çocuk işçiliği nedeniyle hız kazanmıştır.
• Şiddet ise korunmasız olan çocukların işyerlerinde ve sokakta karşılaştıkları bir ölüm nedenidir. Çocuk işçiler için maruz kalınan fiziksel ve psikolojik şiddet çoğu zaman gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir.
2013-2024 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin yaşlara göre dağılımı şöyle:
4 yaşında 5 çocuk, 5 yaşında 5 çocuk, 6 yaşında 5 çocuk, 7 yaşında 7 çocuk, 8 yaşında 14 çocuk, 9 yaşında 13 çocuk, 10 yaşında 25 çocuk, 11 yaşında 16 çocuk, 12 yaşında 37 çocuk, 13 yaşında 46 çocuk, 14 yaşında 67 çocuk, 15 yaşında 103 çocuk, 16 yaşında 132 çocuk ve 17 yaşında 220 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti...
• Türkiye’de çocuk işçilik 4 ila 8 yaş aralığında başlıyor. Tarımda toplayıcılık, çobanlık ve mevsimlik tarım işçiliği yapan; sokakta mendil satan, cam silen çocuklar var. Ancak mevsimlik tarım işçisi ve sokakta çalışan çocukların sayısında 8 yaşından itibaren ciddi bir artış var. 10-12 yaşlarda tekstil ve metalde çalışan çocukları görüyoruz. 13-14 yaşlarından itibaren tarım, inşaat, sanayi ve hizmetlerde çalışan sayıları yüzbinlere ulaşan; 15-17 yaş grubunda ise tarım başta olmak üzere konaklama, ticaret, inşaat, metal, tekstil ve gıda gibi işkollarında çalışan milyonu aşkın çocuk işçi var.
2013-2024 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle:
99 kız ve 596 oğlan çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…
• İş cinayetlerinde ölen kız çocuklarının oranı yüzde 14’tür. Bu oran tüm yaşlardaki kadın işçi ölüm ortalamasının 2 katıdır. Ölen kız çocukların büyük bir çoğunluğu tarım işkolunda çalışıyordu. Tekstil ve genel işler işkolunda kız çocuklarının ölümlerine rastlıyoruz.
2013-2024 yılları döneminde 80 göçmen çocuk işçi hayatını kaybetti. Bu işçilerin geldikleri ülkelere bakarsak:
71’i Suriyeli, 6’sı Afganistanlı 1’i Iraklı, 1’i İranlı, 1’i Türkmenistanlı…
• Çocuk işçilerde göçmenlerin ölüm oranı yüzde 12’dir ve genel iş cinayetlerindeki göçmen işçi ölüm oranının iki katıdır. Ölen göçmen çocuk işçilerin neredeyse tamamı Suriyelidir. Bunun nedeni Suriye’deki savaş sonrası meydana gelen kitlesel mültecilik ve mültecilerin birçoğunun çocuğunun yoksulluk nedeniyle çalışmasıdır.
• Göçmen çocuk işçi ölümleri mevsimlik tarım, gıda-tekstil-metal gibi sanayi işkolları, inşaat ve genel işler işkollarında yoğunlaşıyor.
2013-2024 yıllarında Türkiye’nin 77 şehrinde çocuk iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik:
52 ölüm Şanlıurfa’da; 40’ar ölüm Gaziantep ve İstanbul’da; 36 ölüm Adana’da; 25 ölüm Konya’da; 22 ölüm Antalya’da; 19’ar ölüm Ankara ve Bursa’da; 18’şer ölüm Aydın, Kocaeli, Mardin ve Mersin’de; 17 ölüm Manisa’da; 16 ölüm Diyarbakır’da; 14 ölüm Ağrı’da; 13 ölüm Denizli’de; 12’şer ölüm Hatay ve Samsun’da; 11’er ölüm İzmir, Kahramanmaraş ve Şırnak’ta; 10’ar ölüm Aksaray, Balıkesir, Erzurum, Kayseri, Osmaniye ve Sakarya’da; 9’ar ölüm Malatya, Muğla ve Van’da; 8’er ölüm Ordu, Sivas ve Tekirdağ’da; 7’şer ölüm Afyon, Giresun, Karaman ve Siirt’te; 6’şar ölüm Batman ve Düzce’de; 5’er ölüm Çorum, Elazığ, Kastamonu, Muş ve Yozgat’ta; 4’er ölüm Bolu, Hakkari, Isparta, Kilis, Kütahya ve Sinop’ta; 3’er ölüm Bartın, Bitlis, Eskişehir, Kars, Kırıkkale, Kırklareli, Niğde ve Uşak’ta; 2’şer ölüm Bilecik, Bingöl, Burdur, Çanakkale, Gümüşhane, Rize, Tokat, Tunceli ve Zonguldak’ta; 1’er ölüm Adıyaman, Ardahan, Bayburt, Çankırı, Edirne, Karabük, Kırşehir, Nevşehir, Trabzon, Yalova ve Irak’ta meydana geldi…
• Çocuk İşçi iş cinayetlerindeki ilk dört şehre bakarsak: Şanlıurfa’da ölen çocukların çoğu tarım işkolunda çalışmaktadır. Belirtilmesi gereken bir husus da diğer şehirlerde ölen mevsimlik çocuk işçilerinde de memleket olarak yine ilk sırada Şanlıurfalılar vardır. Gaziantep’te ölen çocukların yarısı tarımda çalışmakla birlikte özellikle tekstil başta olmak üzere sanayide yoğun bir biçimde çocuk işçiliğe rastlıyoruz. İstanbul’da ölen çocuklar metal başta olmak üzere sanayide, inşaatta, motokurye ve sokakta çalışmaktadır. Adana’da ise tarım, sanayi, inşaat ve hizmetler olmak üzere çok yaygın bir çocuk işçilik gözükmektedir.
Sonuç olarak çocuk işçiliğinin yasaklanması, mesleki öğrenimin çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanması ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olması gerektiğini biliyoruz. Ancak bunları sistem içinde ifade etmek (çocuk işçiliği sınırlandırma mücadelesi çok önemli olsa da) tek başına bir anlam ifade etmiyor. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor. Geleneksel emek örgütlenmelerinin kendi üyelerinin çıkarlarını bile koruyamadığı ve buharlaştığı bu dönemde çocuklarımızı koruyacak örgütlenmelerin ve mücadelelerin araçlarını oluşturmalıyız…
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.