Çetin AŞULA
Köşe Yazarı
Çetin AŞULA
 

EKOLOJİK KONSEPT ÜZERİNE

Gelişmiş kapitalist ekonomilerin fosil kaynaklı yakıt türlerinde ısrar etmelerinden dolayı her yıl milyarlarca metreküp karbon gazı atmosfere salınmaktadır. Atmosferde yoğun bir şekilde biriken karbon, ısı tutulumuna yol açmaktadır. Bu yüzden normal düzeyinden birkaç derece civarında ısı artışı meydana gelmekte, bu da okyanusların ısınmasına neden olmaktadır. Sıcaklık artışı yüzünden hava düzenleri değişti. Kararsız hava dalgası belirli bir konumda sabit olursa ve yüzeydeki hava ile karşılaşırsa yüzeydeki sistemi bir süre yerinde sabit tutabiliyor. Böylece belirli bir noktaya ani ve fazla yağış düşüyor. Ani sellerin sonucu oluşan taşkınlar yüzünden geniş tarım alanları verimsizleşiyor. Okyanusların ısınması sonucu fırtına, rüzgar ve yağmurun yoğunluğu artıyor. Çünkü ısınan okyanuslar fırtınalara enerji ve yakıt sağlıyor. En çok ısınan okyanus ise Hint Okyanusu ! Sıcaklık artışı yüzünden Rusya daki orman yangınlarında 800 milyon ton sera gazı atmosfere salındı. Avustralya daki orman yangınları İngiltere büyüklüğünde bir alanı yok etti. Isı artışı yüzünden buzul erimeleri hızlanıyor. İç denizler, göller ve okyanuslardaki buharlaşmanın artması yüzünden ani sağanaklar ve seller oluşuyor. Buzul erimeleri ise tam tersi bir etki yaparak iç denizleri soğutuyor. Böylece buharlaşma azalıyor ve yağmurlar yağmıyor. Bu durum kuraklığa neden oluyor. Akat İmparatorluğunun ve Maya Uygarlığının sonunu getiren kuraklık oldukça önemli bir sorundur. Rüzgar ve fırtınaların yol açtığı diğer bir tehdit ise boğucu zehirli tozlardır. Bu toz bulutları karbon salınımı ile birleşince rüzgarlarla beraber çok uzaklara taşınıyor ve partiküller kolaylıkla akciğerlere ulaşıyor. 2021 yılının kasım ayında Glasgow kentinde 200 delegenin katılımıyla bir iklim zirvesi düzenlendi. Bu zirvenin sonuç bildirgesindeki şu tespit çok çarpıcıydı :  Sıcaklık 19. yy ortalamasından 1.2 derece daha sıcak! Yüzyılın sonuna doğru bu farkın 2.7 dereceye çıkması bekleniyor !  Yapılması öngörülen şey ise "sıcaklığı sanayi devrimi ortalamasının 1.5 derece üstünde tutmak ! Bunun için de kömür kullanımının azaltılması, orman kesimlerinin durdurulması, elektriğin özendirilmesi gereklidir" deniyor ! Oysa her 3 senede bir olan aşırı sıcaklıklar gelecekte artık her sene olacak ! 2021 yılı temmuz ayı dünyanın gelmiş geçmiş en  sıcak ayı oldu !.. Yer bilimleri, okyanus bilimleri, ve iklim bilimlerinin kesiştikleri nokta şurasıdır: Karbon emisyonu istikrarlı bir biçimde nasıl sağlanacak? Bir diğer söylemle, dünya nasıl biraz daha soğutulacak? Karbon artışı oksijen miktarını tehdit ettiği gibi ; gezegene oksijen sağlayan flora üzerinde, okyanus diplerindeki mikroorganizmalar üzerinde, mercan resifleri üzerinde ve de buzullar üzerinde korkunç tahribata neden olmaktadır.  Bitkiler fotosentez yoluyla, ormanlar doğası gereği karbon emisyonunda aktif görev alırlar. Kimi köklü bitki türleri ile ormanlar soludukları bu karbonu kökleri vasıtasıyla toprağın derinliklerine depolarlar. Birçok bitki türü gelişimi için zaten karbona ihtiyaç duyar. Uluslararası kereste baronlarının hesapsız orman katliamları yüzünden, devletlerin yaptığı tıraşlama ya da seyreltme kesimler yüzünden, bilinçsizce yapılan tarla sahaları açma faaliyetleri yüzünden, kaçak kesimler yüzünden ve de yer kürenin birçok yerinde sıkça rastlanan büyük orman yangınları yüzünden yeşil örtü giderek azalmaktadır !.. Yerküreye oksijen sağlayan ve okyanuslarda yaşayan planktonlar, mercan resiflerinden yani okyanus tabanında ya da açık denizlerde bulunan mercan kolonilerinden beslenirler. Deniz dibinin taranması yöntemiyle yapılan balık avcılığı ve okyanusların ısınması yüzünden mercan resiflerinin beslenme sistemleri zarar görmekte, beyaz bir renk alıp ölen mercan kolonilerinin hikayesine bağlı olarak planktonlar yok olmaktadırlar. Okyanusların ve açık denizlerin diplerinde bulunan deniz çayırları karbon emisyonunda rol oynayan bir diğer bitki topluluğudur. Deniz çayırları karbonu emerler. Bu bitki topluluğunun baş düşmanı ise deniz kaplumbağalarıdır. Köpek balıkları kaplumbağaları yemezler ancak gürültü çıkararak ve korku salarak onları kaçırırlar. Kaçak avlanmalar yüzünden bu döngü zarar görmüştür.  İnsanın diğer yaşam formlarıyla uyumlu ilişkiler sürdürdüğü ve doğa'nın kanunlarına biat ederek yaşadığı bütün zamanlarda mutluluk hüküm sürmüştür ! Yırtıcılara ve hırçın doğa güçlerine karşı birlikte hareket etmek zorunda olan vahşi insanlar,giderek kimi av ve üretim araçlarını keşfetmişler ve keşfedilenleri de geliştirerek diğer canlı türlerinden ayrılmışlardır. Hayvanlar topluluk olarak kalırken, insanlar toplum olmuştur. Tekerleğin keşfi, inek, at ve köpeğin uysallaştırılarak boyunduruk altına alınmalarıyla beraber tarım faaliyetleri ve yerleşik yaşama geçiş ön almıştır. Fırınlar, ocaklar, dokuma tezgahları ve değirmenler gibi karmaşık üretim araçlarının üretim süreçlerine dahil edilmesiyle beraber ilk yerleşik uygarlıkların yolu açılmıştır. Bu aynı zamanda insan eliyle doğaya yapılan müdahalelerin örgütlü halidir. Neolitik Çağ boyunca geliştirilen bütün teknikler ve elde edilen tecrübeler Antik Çağ'a devredilirken, doğa dilsiz olarak kabul edildi. Yani dili olmayan doğanın adına karar veren ve onu programlayan bir anlayış ortaya çıkmıştır. Organik toplumlardaki homo colectivicus (ortak yaşam insanı) yerini homo economicus (piyasa insanı)na bırakmıştır.       Kentin köye üstünlüğü emeği köleleştirerek yaratıcılığı bitirdi ! Önce manifaktür, sonra da fabrikanın zanaatkara üstünlüğü estetiği öldürdü ! Durmadan üretim ve bu temeldeki tempolu yaşam biçiminin yavaş zamanlar karşısındaki üstünlüğü romantizmi öldürdü ! Kışkırtılmış ihtiyaçlar, basit sadelik çizgisini öldürdü !.. Kentlerin başlangıcında ve sonrasında: Aile benzeri grup ilişkileri, komşuluk ilişkilerine dönüştü ! Yaşa ve cinsiyete ya da etnik ayrıcalıklara dayalı ilişkiler, ekonomik ilişkilere dönüştü ! Biyolojik yakınlıklar, toplumsal yakınlıklara dönüştü ! Çeşitli halk grupları seküler yurttaşlara dönüştü ! Bir kabile topluluğu evrensel yurttaşlar kitlesine (civitatis) dönüştü. Kent, bir eko topluluktur ! Bir yapının eko topluluk olarak kalabilmesi için çeşitliliğin ortak yaşamı ve bağlılığı teşvik etmesi gerekir ! Kent aynı zamanda etik bir insan birliğidir !.. Kentlere ilişkin ekolojik bakış; kentleri, bir ikametgah alanı olarak gören bakış ile kentleri,servetlerin el değiştirdiği alanlar olarak gören bakış (kentleşme) arasındaki mücadeleye odaklanır !.. Ekoloji kavramı üzerine yazılan ve anlatılan bütün görüşler aslolarak çevrecilik ile toplumsal ekoloji arasındaki farklılığın anlaşılması temelindeki bir çizgi savaşımı bağlamında değer kazanır ! Yerkürenin karşı karşıya olduğu derin ekolojik sorunları ; yönetici kastın değişmesine rücu edenlerin oluşturduğu radikal çevreci hareketler ile sorunu tarihsel ve toplumsal damarından kavrayanların yürüyeceği yönelim, gezegenin geleceği açısından belirleyici olacaktır. Kapitalist üretim biçiminin biyosferin bütünselliğini parçaladığı bir gerçektir ! Sürekli genişleyen ve yoğunlaşan üretimin doğal kaynakları bitme noktasına getirdiği ve geri dönüşün zor olduğu bu yolculukta ''önce besle, sonra ahlak öğret'' diye ucube bir mantığa sahip olanların, "ya büyü ya da öl" diye bir mantığa sahip olanların gezegene saygı duymalarını beklemek mümkün değildir ! Bu ; kışkırtılmış suni ihtiyaçlar için doğal kaynakların hoyratça tüketimi ve doğayı bir imalathane ya da şantiye olarak görme yaklaşımından başka bir şey değildir ! Teknolojiyi; insan yaşamını kolaylaştıran, diğer yaşam formlarının alanlarını daraltmayan bir yaklaşımla değil de doğa ve bütün canlı türleri üzerinde tahakküm sağlayıcı bir mantıkla ele aldığından dolayı kapitalizm bütün yaşamın baş düşmanıdır ! Bu sistem ; bireylerin bilinçlilik, akıl yürütme, yaratıcılık ve günlük yaşamları üzerinde tam kontrol hakkını ellerinden almıştır ! Tam tersine ; hemen başarı kazanma ve çabuk sonuç alma prensibini dayatmıştır ! İnsan toprakla, bitkiyle, hayvanla, güneşle ve rüzgarla yeniden bağ kurmalıdır ! Yaşam, bireylerin özerkliklerini korumalarıyla zenginleşir ve güzelleşir. "Toplumsal ilerleme" denilen kavram ; tekniğin idealizmin yerini alması, büyüme arzusunun kamu vicdanına ön alması ve böylece bürokratik teknokrasinin gelişmesinden başka bir şey değildir!.. Doğada hiyerarşi yoktur ! Bütün canlılar kendilerini "farklılıklar içinde birlik, kendiliğindenlik ve tamamlayıcılık'' biçiminde ifade ederler ! Sınırsız büyümeyi sınırlamanın tek yolu, insanların kendi rızalarıyla ''gönüllü sadelik'' çizgisine geri dönmeleridir ! İnsan ; jeolojik, biyo-kimyasal ve ekolojik bir kozmos sistemiyle iç içe geçmiştir. Doğa ''pasif maddeler'' yığınından ibaret değildir ! Mikro biyal dünyadan ayrı bir pasif doğa ve insan gerçeği düşünülemez ! Bizler bir parçası olduğumuz doğadan daha güçlü değiliz !.. "Eko savunma bölgeleri" kavramına yüklediğimiz anlam; içilebilir su kaynaklarının endüstriyel genişleme tehdidinden kurtarılması, doğal zirai faaliyetlerin örgütlenmesi, ören yerlerinin ve endemik bitki topluluklarının korunumu ve geliştirilmesine dayanan bir konsepttir !.. -İnsan ihtiyaçları ile, kaynakların karşılaştırılması, -Kamusal alanın toplum vicdanıyla kuşatılması, - Teknolojinin, üstünlük sağlayıcı değil kolaylaştırıcı olarak kavranması, - Öz benliğin,hegemonya karşısında korunması, - Kaynakların kullanım hakkı ve nüfus dağılımına göre adil bölüşümü, - Bu kaynakların korunumu ile ilgili olarak, "atavik" bilgilerden beslenen bir doğal yasa, - Civar bölgelerle girilecek takas ilişkileri ve bunu belirleyecek olan bir "tahayyül" , - Kültürlerin korunması ve çağlara intikali ile ilgili çabalar gibi ana başlıklar ekolojik konseptin özünü teşkil eder ! Bireysel hak ve özgürlüklerin-mülkiyet ilişkilerinin yasalarıyla kuşatılmasına, gerçekliğin-sanal ile, öz benliğin-yığın kimliği ile, toplum vicdanının-egemen yargı ile ve de dünya görüşlerinin-melez yorumlarla yer değiştirmelerine karşı çıkmalıyız ! Ekoloji; tek başına biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal bir tasarımdır !.. Çetin AŞULA
Ekleme Tarihi: 19 Mayıs 2023 - Cuma

EKOLOJİK KONSEPT ÜZERİNE

Gelişmiş kapitalist ekonomilerin fosil kaynaklı yakıt türlerinde ısrar etmelerinden dolayı her yıl milyarlarca metreküp karbon gazı atmosfere salınmaktadır. Atmosferde yoğun bir şekilde biriken karbon, ısı tutulumuna yol açmaktadır.

Bu yüzden normal düzeyinden birkaç derece civarında ısı artışı meydana gelmekte, bu da okyanusların ısınmasına neden olmaktadır.

Sıcaklık artışı yüzünden hava düzenleri değişti.

Kararsız hava dalgası belirli bir konumda sabit olursa ve yüzeydeki hava ile karşılaşırsa yüzeydeki sistemi bir süre yerinde sabit tutabiliyor.

Böylece belirli bir noktaya ani ve fazla yağış düşüyor. Ani sellerin sonucu oluşan taşkınlar yüzünden geniş tarım alanları verimsizleşiyor.

Okyanusların ısınması sonucu fırtına, rüzgar ve yağmurun yoğunluğu artıyor. Çünkü ısınan okyanuslar fırtınalara enerji ve yakıt sağlıyor.

En çok ısınan okyanus ise Hint Okyanusu !

Sıcaklık artışı yüzünden Rusya daki orman yangınlarında 800 milyon ton sera gazı atmosfere salındı.

Avustralya daki orman yangınları İngiltere büyüklüğünde bir alanı yok etti. Isı artışı yüzünden buzul erimeleri hızlanıyor.

İç denizler, göller ve okyanuslardaki buharlaşmanın artması yüzünden ani sağanaklar ve seller oluşuyor.

Buzul erimeleri ise tam tersi bir etki yaparak iç denizleri soğutuyor. Böylece buharlaşma azalıyor ve yağmurlar yağmıyor.

Bu durum kuraklığa neden oluyor. Akat İmparatorluğunun ve Maya Uygarlığının sonunu getiren kuraklık oldukça önemli bir sorundur.
Rüzgar ve fırtınaların yol açtığı diğer bir tehdit ise boğucu zehirli tozlardır.

Bu toz bulutları karbon salınımı ile birleşince rüzgarlarla beraber çok uzaklara taşınıyor ve partiküller kolaylıkla akciğerlere ulaşıyor.
2021 yılının kasım ayında Glasgow kentinde 200 delegenin katılımıyla bir iklim zirvesi düzenlendi.

Bu zirvenin sonuç bildirgesindeki şu tespit çok çarpıcıydı :  Sıcaklık 19. yy ortalamasından 1.2 derece daha sıcak! Yüzyılın sonuna doğru bu farkın 2.7 dereceye çıkması bekleniyor !  Yapılması öngörülen şey ise "sıcaklığı sanayi devrimi ortalamasının 1.5 derece üstünde tutmak ! Bunun için de kömür kullanımının azaltılması, orman kesimlerinin durdurulması, elektriğin özendirilmesi gereklidir" deniyor ! Oysa her 3 senede bir olan aşırı sıcaklıklar gelecekte artık her sene olacak ! 2021 yılı temmuz ayı dünyanın gelmiş geçmiş en  sıcak ayı oldu !..

Yer bilimleri, okyanus bilimleri, ve iklim bilimlerinin kesiştikleri nokta şurasıdır: Karbon emisyonu istikrarlı bir biçimde nasıl sağlanacak? Bir diğer söylemle, dünya nasıl biraz daha soğutulacak? Karbon artışı oksijen miktarını tehdit ettiği gibi ; gezegene oksijen sağlayan flora üzerinde, okyanus diplerindeki mikroorganizmalar üzerinde, mercan resifleri üzerinde ve de buzullar üzerinde korkunç tahribata neden olmaktadır. 

Bitkiler fotosentez yoluyla, ormanlar doğası gereği karbon emisyonunda aktif görev alırlar. Kimi köklü bitki türleri ile ormanlar soludukları bu karbonu kökleri vasıtasıyla toprağın derinliklerine depolarlar. Birçok bitki türü gelişimi için zaten karbona ihtiyaç duyar.

Uluslararası kereste baronlarının hesapsız orman katliamları yüzünden, devletlerin yaptığı tıraşlama ya da seyreltme kesimler yüzünden, bilinçsizce yapılan tarla sahaları açma faaliyetleri yüzünden, kaçak kesimler yüzünden ve de yer kürenin birçok yerinde sıkça rastlanan büyük orman yangınları yüzünden yeşil örtü giderek azalmaktadır !..

Yerküreye oksijen sağlayan ve okyanuslarda yaşayan planktonlar, mercan resiflerinden yani okyanus tabanında ya da açık denizlerde bulunan mercan kolonilerinden beslenirler. Deniz dibinin taranması yöntemiyle yapılan balık avcılığı ve okyanusların ısınması yüzünden mercan resiflerinin beslenme sistemleri zarar görmekte, beyaz bir renk alıp ölen mercan kolonilerinin hikayesine bağlı olarak planktonlar yok olmaktadırlar.

Okyanusların ve açık denizlerin diplerinde bulunan deniz çayırları karbon emisyonunda rol oynayan bir diğer bitki topluluğudur. Deniz çayırları karbonu emerler. Bu bitki topluluğunun baş düşmanı ise deniz kaplumbağalarıdır. Köpek balıkları kaplumbağaları yemezler ancak gürültü çıkararak ve korku salarak onları kaçırırlar. Kaçak avlanmalar yüzünden bu döngü zarar görmüştür. 

İnsanın diğer yaşam formlarıyla uyumlu ilişkiler sürdürdüğü ve doğa'nın kanunlarına biat ederek yaşadığı bütün zamanlarda mutluluk hüküm sürmüştür !

Yırtıcılara ve hırçın doğa güçlerine karşı birlikte hareket etmek zorunda olan vahşi insanlar,giderek kimi av ve üretim araçlarını keşfetmişler ve keşfedilenleri de geliştirerek diğer canlı türlerinden ayrılmışlardır.

Hayvanlar topluluk olarak kalırken, insanlar toplum olmuştur. Tekerleğin keşfi, inek, at ve köpeğin uysallaştırılarak boyunduruk altına alınmalarıyla beraber tarım faaliyetleri ve yerleşik yaşama geçiş ön almıştır. Fırınlar, ocaklar, dokuma tezgahları ve değirmenler gibi karmaşık üretim araçlarının üretim süreçlerine dahil edilmesiyle beraber ilk yerleşik uygarlıkların yolu açılmıştır.

Bu aynı zamanda insan eliyle doğaya yapılan müdahalelerin örgütlü halidir.
Neolitik Çağ boyunca geliştirilen bütün teknikler ve elde edilen tecrübeler Antik Çağ'a devredilirken, doğa dilsiz olarak kabul edildi. Yani dili olmayan doğanın adına karar veren ve onu programlayan bir anlayış ortaya çıkmıştır.

Organik toplumlardaki homo colectivicus (ortak yaşam insanı) yerini homo economicus (piyasa insanı)na bırakmıştır. 

     Kentin köye üstünlüğü emeği köleleştirerek yaratıcılığı bitirdi ! Önce manifaktür, sonra da fabrikanın zanaatkara üstünlüğü estetiği öldürdü !

Durmadan üretim ve bu temeldeki tempolu yaşam biçiminin yavaş zamanlar karşısındaki üstünlüğü romantizmi öldürdü ! Kışkırtılmış ihtiyaçlar, basit sadelik çizgisini öldürdü !..
Kentlerin başlangıcında ve sonrasında: Aile benzeri grup ilişkileri, komşuluk ilişkilerine dönüştü !

Yaşa ve cinsiyete ya da etnik ayrıcalıklara dayalı ilişkiler, ekonomik ilişkilere dönüştü !

Biyolojik yakınlıklar, toplumsal yakınlıklara dönüştü ! Çeşitli halk grupları seküler yurttaşlara dönüştü !

Bir kabile topluluğu evrensel yurttaşlar kitlesine (civitatis) dönüştü.

Kent, bir eko topluluktur !

Bir yapının eko topluluk olarak kalabilmesi için çeşitliliğin ortak yaşamı ve bağlılığı teşvik etmesi gerekir !

Kent aynı zamanda etik bir insan birliğidir !..

Kentlere ilişkin ekolojik bakış; kentleri, bir ikametgah alanı olarak gören bakış ile kentleri,servetlerin el değiştirdiği alanlar olarak gören bakış (kentleşme) arasındaki mücadeleye odaklanır !..

Ekoloji kavramı üzerine yazılan ve anlatılan bütün görüşler aslolarak çevrecilik ile toplumsal ekoloji arasındaki farklılığın anlaşılması temelindeki bir çizgi savaşımı bağlamında değer kazanır !

Yerkürenin karşı karşıya olduğu derin ekolojik sorunları ; yönetici kastın değişmesine rücu edenlerin oluşturduğu radikal çevreci hareketler ile sorunu tarihsel ve toplumsal damarından kavrayanların yürüyeceği yönelim, gezegenin geleceği açısından belirleyici olacaktır.

Kapitalist üretim biçiminin biyosferin bütünselliğini parçaladığı bir gerçektir !

Sürekli genişleyen ve yoğunlaşan üretimin doğal kaynakları bitme noktasına getirdiği ve geri dönüşün zor olduğu bu yolculukta ''önce besle, sonra ahlak öğret'' diye ucube bir mantığa sahip olanların, "ya büyü ya da öl" diye bir mantığa sahip olanların gezegene saygı duymalarını beklemek mümkün değildir !

Bu ; kışkırtılmış suni ihtiyaçlar için doğal kaynakların hoyratça tüketimi ve doğayı bir imalathane ya da şantiye olarak görme yaklaşımından başka bir şey değildir !

Teknolojiyi; insan yaşamını kolaylaştıran, diğer yaşam formlarının alanlarını daraltmayan bir yaklaşımla değil de doğa ve bütün canlı türleri üzerinde tahakküm sağlayıcı bir mantıkla ele aldığından dolayı kapitalizm bütün yaşamın baş düşmanıdır !

Bu sistem ; bireylerin bilinçlilik, akıl yürütme, yaratıcılık ve günlük yaşamları üzerinde tam kontrol hakkını ellerinden almıştır !

Tam tersine ; hemen başarı kazanma ve çabuk sonuç alma prensibini dayatmıştır ! İnsan toprakla, bitkiyle, hayvanla, güneşle ve rüzgarla yeniden bağ kurmalıdır !

Yaşam, bireylerin özerkliklerini korumalarıyla zenginleşir ve güzelleşir. "Toplumsal ilerleme" denilen kavram ; tekniğin idealizmin yerini alması, büyüme arzusunun kamu vicdanına ön alması ve böylece bürokratik teknokrasinin gelişmesinden başka bir şey değildir!..

Doğada hiyerarşi yoktur ! Bütün canlılar kendilerini "farklılıklar içinde birlik, kendiliğindenlik ve tamamlayıcılık'' biçiminde ifade ederler !

Sınırsız büyümeyi sınırlamanın tek yolu, insanların kendi rızalarıyla ''gönüllü sadelik'' çizgisine geri dönmeleridir ! İnsan ; jeolojik, biyo-kimyasal ve ekolojik bir kozmos sistemiyle iç içe geçmiştir. Doğa ''pasif maddeler'' yığınından ibaret değildir !

Mikro biyal dünyadan ayrı bir pasif doğa ve insan gerçeği düşünülemez ! Bizler bir parçası olduğumuz doğadan daha güçlü değiliz !..

"Eko savunma bölgeleri" kavramına yüklediğimiz anlam; içilebilir su kaynaklarının endüstriyel genişleme tehdidinden kurtarılması, doğal zirai faaliyetlerin örgütlenmesi, ören yerlerinin ve endemik bitki topluluklarının korunumu ve geliştirilmesine dayanan bir konsepttir !..


-İnsan ihtiyaçları ile, kaynakların karşılaştırılması,
-Kamusal alanın toplum vicdanıyla kuşatılması,
- Teknolojinin, üstünlük sağlayıcı değil kolaylaştırıcı olarak kavranması,
- Öz benliğin,hegemonya karşısında korunması,
- Kaynakların kullanım hakkı ve nüfus dağılımına göre adil bölüşümü,
- Bu kaynakların korunumu ile ilgili olarak, "atavik" bilgilerden beslenen bir doğal yasa,
- Civar bölgelerle girilecek takas ilişkileri ve bunu belirleyecek olan bir "tahayyül" ,
- Kültürlerin korunması ve çağlara intikali ile ilgili çabalar gibi ana başlıklar ekolojik konseptin özünü teşkil eder !

Bireysel hak ve özgürlüklerin-mülkiyet ilişkilerinin yasalarıyla kuşatılmasına, gerçekliğin-sanal ile, öz benliğin-yığın kimliği ile, toplum vicdanının-egemen yargı ile ve de dünya görüşlerinin-melez yorumlarla yer değiştirmelerine karşı çıkmalıyız !

Ekoloji; tek başına biyolojik değil, aynı zamanda toplumsal bir tasarımdır !..

Çetin AŞULA

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve marmaracagdas.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
.com/890.js">

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 bahis siteleri deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler