Aslında bu kadar olumsuzluklardan ve yaşanmışlıklardan çok ama çok önemli dersler almamız ve akıllanmamız gerekmez miydi?
Evet, gerekirdi. Ama biz ders alabildik mi ya da akıllanabildik mi? Tabi ki hayır.
Akıllanmış olsaydık bugün yaşadıklarımızın belki de onda birini ya da yüzde birini dahi yaşamamış olurduk.
İmar barışı çıktı diye seviniyoruz. Neden? Yasal olmayan yapılara yasallık kazandırıldı diye.
Vergilere af geldi diye seviniyoruz. Neden? Devlete karşı sorumluluğumuz olan vergimizi vermediğimiz için.
Hükümlülere af çıktı diye seviniyoruz. Neden? Kanunen suçlu olup, cezamızı çekmeden serbest kaldığımız için.
Öğrencilere af çıktı diye seviniyoruz. Neden?
Zamanında okuluna gitmediği, sınavlarına girmediği, okuldan atıldığı ve buna karşılık her şeyi sıfırladığımız için.
Depremde yıkılan binaların suçlusu ve sorumluları olarak ceza almadığımız ya da ceza aldığımız halde zaman zaman af çıkarılarak serbest kaldığımız için seviniyoruz. Neden?
Suçlu olduğumuz halde gerekli cezalarımızı çekmeden serbest kalabildiğimiz için.
Deprem ya da başka bir felaket oluyor, önce üzülüp sonra seviniyoruz. Neden?
Yıkımlar olduğu ve yaşamlar yok olduğu için üzülüyor, daha sonra millet olarak el ele verip mağdurlarımızı desteklediğimiz için seviniyoruz. Alışverişlerimizde fiş ya da fatura almadan alışverişi ucuza hallettiğimiz için seviniyoruz. Neden?
Çünkü, devlete ödememiz gereken vergileri ödemediğimiz için. Yardım ettik diye seviniyoruz. Neden?
Çünkü biz asil ve duygusal bir milletiz. Yardımcı olmayı seviyoruz. Hatta başkasının görevini üstlendiğimiz için daha çok seviniyoruz.
İyi de biz ne zaman, başkalarının görevini üstlenmekten vaz geçeceğiz? Ne zaman yasal olan işler yapmaya başlayacağız?
Ne zaman devlete karşı vatandaşlık sorumluluklarımızı yerine getireceğiz? Ne zaman gerçek bir vatandaş ve vatansever olacağız?
Ne zaman daha ahlaklı ve daha onurlu bir topluluk olarak yaşamaya çalışacağız? Ne zaman usulsüzlüklerden, yolsuzluklardan kurtulup doğru, adil, hakka ve hukuka uygun davranmaya başlayacağız? En önemlisi, ne zaman akıllanacağız?
Yaşar GELER